Bilim-Teknoloji

Terapi zaman içinde nasıl değişti? 2015’ten 2035’e bir bakış

Paylaş

Psikoterapi hızla evriliyor ve bu dönüşüm henüz yeni başlıyor. 2015’te terapi, yüz yüze yapılan, güven ve samimiyet üzerine kurulu bir süreçti. Seanslara gitmek için trafikte vakit harcar, bekleme odasında sıramızı beklerdik.

2025’e geldiğimizde ise sahne değişti. Artık birçok kişi terapistleriyle ekranlar aracılığıyla buluşuyor. Peki ya 2035? Belki de terapi, sanal gerçeklik gözlükleriyle bambaşka bir boyuta taşınacak.

2015: Geleneksel terapinin altın çağı

2015’te terapi büyük ölçüde yüz yüze gerçekleşiyordu. Terapistler danışanlarının beden dilini, ses tonlarını ve duygusal ifadelerini doğrudan gözlemleyerek çalışıyordu. Seanslar, bireyin kendini güvende hissedebileceği özel bir ortamda yapılıyor ve bu samimiyet, terapi sürecinin en önemli unsurlarından biri olarak görülüyordu.

Ancak bu modelin dezavantajları da vardı. Ulaşım sorunları, zaman kısıtlamaları ve özellikle ruh sağlığı hizmetlerine erişimin sınırlı olduğu bölgelerde yaşayanlar için terapiye ulaşmak zor olabiliyordu. Ayrıca, terapiye gitmenin hala bir tabu olduğu durumlar da vardı.

O yıllarda çoğu kişi, terapi modelinin hep bu şekilde devam edeceğini düşünüyordu. Ama yanıldılar.

2025: Dijital devrim ile gelen yeni terapi

2025’e geldiğimizde, terapi artık ekranlar aracılığıyla yapılır hale geldi. Online terapiler, birçok kişi için devrim niteliğinde bir kolaylık sundu. Artık terapiye erişim, mesafe ve ya ulaşım engeline takılmıyor.

Bunun yanında, ruh sağlığı uygulamaları da oldukça yaygınlaştı. Günlük ruh hali takibi, çevrimiçi günlükler ve anlık meditasyon önerileri gibi özellikler sayesinde danışanlar, terapi dışında da kendi kendilerine destek olabilecek araçlara sahip oldular. Bu uygulamalar, terapistlerin de süreci daha yakından takip etmelerine olanak sağladı.

Terapistler için teknoloji, sadece erişimi kolaylaştırmakla kalmadı; aynı zamanda yapay zeka destekli analizlerle seansları daha verimli hale getirdi. Randevu planlaması, not tutma ve gelişim takibi gibi işler artık büyük ölçüde otomatikleşti.

Ancak bu dönüşüm bazı şeyleri de beraberinde götürdü. Ekran aracılığıyla terapi yapmanın samimiyet konusunda bazı eksiklikleri olduğu söylenebilir. Yüz yüze kurulan duygusal bağın eksikliği, bazı danışanlar için büyük bir fark yaratabiliyor. Bunun yanı sıra, dijital ortamda gizlilik konusunda endişeler de hâlâ tam anlamıyla giderilmiş değil.

2035: Terapi tamamen dijitalleşecek mi?

2035’e geldiğimizde terapi, daha da büyük değişimlerden geçmiş olacak. Peki, bizi neler bekliyor?

Yapay zeka, terapi sürecinde daha fazla yer alabilir. Gelişmiş algoritmalar, danışanların konuşmalarındaki duygu değişimlerini analiz edebilir ve terapistlere daha kapsamlı geri bildirimler sunabilir. Biyometrik veriler, bireyin stres seviyesini ya da kaygı düzeyini anlık olarak ölçebilir.

Bunun yanı sıra, sanal gerçeklik terapileri büyük bir sıçrama yapabilir. Danışanlar, kaygı bozuklukları ya da travma sonrası stres bozukluğu gibi durumlar için özel olarak tasarlanmış sanal ortamlara girerek, tedavilerini daha etkili bir şekilde deneyimleyebilirler.

Ancak burada bazı soru işaretleri de var. Terapi, bir insanın diğerini gerçekten anladığını hissettirmesi üzerine kurulu bir süreç. Teknoloji ne kadar gelişirse gelişsin, bir makinenin empati kurup kuramayacağı tartışmalı bir konu. Bu nedenle, 2035’in psikoterapi dünyasında teknoloji ile insan dokunuşunun nasıl dengeleneceği en büyük soru işaretlerinden biri olacak.

Sonuç: Teknoloji mi, insan dokunuşu mu?

2015’ten 2035’e uzanan bu yolculuk, psikoterapinin nasıl büyük bir değişimden geçtiğini gösteriyor.

  • 2015’te terapi, yüz yüze ve derin bir insan ilişkisi üzerine kuruluydu.
  • 2025’te dijital dönüşüm terapiye erişimi artırdı ama insan ilişkisini biraz zayıflattı.
  • 2035’te yapay zeka ve sanal gerçeklik, terapiyi daha ileri bir noktaya taşıyacak ama empati ve samimiyet konusunda yeni tartışmalara yol açacak.

Benim düşüncem şu: Teknoloji bize büyük kolaylıklar sağlasa da terapi, insan dokunuşuna her zaman ihtiyaç duyacak. Yapay zeka harika bir araç olabilir, süreçleri hızlandırabilir ve destek sağlayabilir ama gerçek bir insanın anlayışı, sezgisi ve empatisi tamamen bir algoritmayla değiştirilemez.

Peki ya siz? Sizce terapinin geleceği nasıl olmalı?

Musab Celal Kara

Paylaş