Gözlerinizi kapatıp bir kediyi hayal edin. Zihninizde canlanan net görüntüyü görmekte zorlanmayacaksınız. Peki ya hiçbir şey göremezseniz? Bazı insanlar için bu, günlük yaşanan bir durum. Aphantasia ya da halk arasında bilinen adıyla zihin körlüğü, kişilerin zihinsel imgeler oluşturamamasıyla tanınan nadir bir durum. Dünya nüfusunun yalnızca %4’ünü etkileyen bu vaka, ilk bakışta sıradan bir konu gibi görünebilir, ancak aslında düşündüğümüzden çok daha derin ve karmaşık.
Tarihçe ve kökeni
Zihin körlüğü, ilk kez 19. yüzyılda Francis Galton tarafından tanımlanmış. Ancak aphantasia terimi, 2015 yılına kadar bilim dünyasında kullanılmamış. Mental Floss’ta yayınlanan makaleye göre, terim, Yunanca “hayal gücü” anlamına gelen phantasia kelimesinden türetilmiş. Bu, zihinde herhangi bir görsel imge oluşturamama durumunu tanımlamak için seçilen yeni bir ifade biçimiydi.
Doğuştan mı, sonradan mı?
Aphantasia’nın nedenleri hala netlik kazanmış değil, ancak bilim insanları bu durumun doğuştan (kalıtsal) ya da sonradan edinilmiş olabileceğini öne sürüyor. Cleveland Clinic’in verilerine göre, doğuştan gelen zihin körlüğü aile içinde görülebilen bir özellik olabiliyor. Bazı araştırmacılar, aphantasia’yı nöroçeşitlilik kavramı altında değerlendiriyor. İlginç bir şekilde, bu duruma sahip bireylerin, otizm gibi nöroçeşitlilik bozukluklarıyla bazı benzer özellikler gösterdiği de belirtiliyor.
Sonradan gelişen vakalar ise genellikle beyin travmaları, felç ya da ilaç kullanımı gibi etkenlerle ilişkili. Görsel bilgiyi işlemekten sorumlu oksipital lob’ta meydana gelen hasar, bu durumu tetikleyebiliyor. Ayrıca bazı psikolojik rahatsızlıklar da aphantasia’ya yol açabiliyor.
Görselleştiremeyen beyin, farklı bir şekilde çalışıyor
Quanta Magazine’in aktardığına göre, aphantasia’sı olan kişilerin genellikle daha zayıf otobiyografik hafızaları bulunuyor. Ancak görsel korteksleri, diğer insanlara kıyasla daha aktif. Görsel imgelere dönüşmesi gereken bilgiler, bu aktivite nedeniyle engelleniyor olabilir. İlginç bir diğer nokta ise şu: Zihin körlüğüne sahip bireyler, yüzleri ve nesneleri tanıyabiliyor, rüya gördüklerinde imgeler oluşturabiliyorlar, ancak uyanıkken bu bilgileri zihinsel olarak çağırmakta zorlanıyorlar.
Zihinde sessizlik, yaşamda renk
Hayal gücünü çoğu zaman görsel imgelerle bağdaştırıyoruz; ancak aphantasia, yaratıcılığı sınırlayan bir durum değil. İnsanlar farklı düşünme biçimleriyle hayal gücünü kullanabiliyor. Kimi kelimelerle, kimi kavramlarla düşünürken, kimileri görsel imgelerle düşünür. Sonuçta, zihnimizin nasıl çalıştığı önemli olduğu kadar, bu süreci nasıl kullandığımız da çok değerli.
Nedim Akça